16 Aralık 2013 Pazartesi

TOPRAK ANA GÜNÜ 2.ETKİNLİĞİ, BURSA NİLÜFER BELEDİYESİ ÜRÜNLÜ KÖYÜ'NDEYİZ

Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent Konseyi ve NKK Kırsal Alan Çalışma Grubu, Ürünlü Kadın Derneği, 
Ürünlü Muhtarlığı, Slow Food Yağmur Böreği ve Ekolojik Yaşam Derneği tarafından gerçekleştirilen 10 Aralık Dünya Toprak Ana Günü, Ürünlü köyünde yapılan etkinlikle kutlandı.

Ürünlü kadın derneği tarafından hazırlanan Tarhana,Ot yemeği,Bulgur pilavı ve Un helvası yüze yakın davetliye dağıtıldı. Yemek sonrası yapılan konuşmaları takiben Ürünlü kadın derneğinde söyleşi yapıldı. Ben, Toprak Ana (Terra Madre) etkinliğinin anlamı ve slow food hareketinin çalışmalarını anlattım. Köy ihtiyar heyetinden Halil Ardıç Buğdayın 50 yıllık öyküsünü, yine ihtiyar heyetinden Seydi Sağdıç tohumdan fide üretimini ve Ürünlünün yerli biberlerinin öyküsünü anlattı. Ürünlü Kadın Derneğinden Yasemin Cansız köyün yenen otlarını ve otlardan yapılan yemekleri ayrıca tarhana kültürlerini nakletti bizlere. Misafirlerin sorularını yanıtlayan konuşmacılara Nilüfer kent konseyi ve Nilüfer belediyesi tarafından Teşekkür belgeleri ve küçük armağanlar sunuldu.


Sevgili Arca Atay'ın kaleminden kıssadan hisse :
Yerel yemek kültürümüze ve yerel tohumlarımıza sahip çıkmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Ninelerden dedelerden alınan kültürel mirasları torunların torunlarına taşıyabilmek için kırlısı ve kentlisi her zaman heryerde bir araya gelmemiz gerektiğini, geçmişini bilmeyenin geleceğini de göremiyeceğini artık fark etmemiz gerekiyor.
Kırlar sanayiye yada imara kurban edilirse tarımı ve hayvancılığı ancak belgesellerde izleyebileceğiz.
Unutulmamalıdır ki, Kır üretmezse Kent aç kalır.
Çileğin ağaçta yetiştiğini, sütü makinaların ürettiğini sanan çocuklara vermemiz gereken çok bilgiler, göstermemiz gereken köyler ve çiftlikler var.
Her meyve ve sebzeyi mevsiminde tüketmek gerektiğini çok çabuk unuttuk, bunun için hala soruyoruz "ocak ayındaki domatesler neden içi beyaz ,tohumsuz ve tatsız" diye.Keza hıyarı, patlıcanı,biberi kış aylarında almamak gerektiğini, illa da tüketmek isteniyorsa ananızın ninenizin eskiden ne yaptıklarını sorun öğrenin ve çocuklarınıza öğretin diyoruz.
Tohumu sadece şirketlere bağımlı kılarsanız , köylüden tohumunun, yetiştirdiği fidesinin sertifikasını isterseniz, yarına yerel tohum diye birşey kalmayacak, şirket tohum vermezse köylü tarımı diye bir şey kalmayacak.


Sonuç olarak Slow Food felsefesindeki görüşlerimizi tekrarlamış olduk:
Kırsal alanlarımızın korunması,küçük aile işletmelerinin varlıklarını sürdürmesi, köylünün yaşaması gerekiyor...

1 yorum: