29 Nisan 2012 Pazar

KUŞADASI'NDAKİ GURURUMUZ OLEATRIUM ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI MÜZESİ

Kuşadası- Davutlar yolu üzerindeki 2011 yazının sonunda açılan Oleatrium Zeytinyağı Müzesi, bu kapsamda Avrupa’daki en büyük müze. Tonbul Ailesi’nin yaklaşık 30 yıllık hayalleri, sabırla biriktirdikleri, koleksiyon oluşturan objelerin her biri görülmesi gereken değerli bir hazine.




Arkeolog olmak, ayrı bir perspektifle gıda üzerinden kültürleri irdelemeyi kattı her zaman hayatıma. Gezilerimi keyiflendirmeyi, zenginleştirmeyi sağladı. Avrupa’ya gittikçe gıda üzerine o merkezde hangi müze varsa hep kapısını çaldım. Birçok da zeytinyağı müzesi gezdim, gerek Toskana’da, gerek Yunanistan’da, Adalarda… İçeriği, malzeme zenginliği, sunum reyonlarının düzenlenmesi ve turizme katkısını düşününce Oleatrium gerçek bir hazine ülkemiz, hatta Avrupa için. Sevgili Hasan ve Gürsel Tonbul çifti her zaman değerlerimize sahip çıkarak gerçekleştirdikleri müze ile dörtdörtlük bir hediye hazırlamışlar bizlere. Gürsel hanim zeytine gönül vermiş, zeytin sevdalısı bir organik zeytinyağ üreticisi. Her bir ağacı çocuğu gibi sever kollar, “Hayat Ağacı” dır zeytin onun için. Akdeniz ikliminin 10.000 yıllık mirasıdır zeytin. Belki de binlerce yıl daha eskilere dayanır “deli zeytin”in varlığı. Doğu Akdeniz’den İspanya’ya kadar tüm Akdeniz’in mucizevi bitkisidir.




Oleatrium’u gezerken kendiniz bir zaman tünelinde hissedeceksiniz. Kapının iki yanında zeytinyağının Ege’de bir fabrikaya gelişini temsil eden sahneler göreceksiniz. Kağnıdan başlayarak traktöre geçiş gözler önüne serilmiş. Eski bir zeytinyağı fabrikasının ölçülerinde inşa edilmiş müzeye girişte sizi zeytin ağacından oyulmuş heykeller karşılayacak. Mitolojide zaferi, barışı simgeleyen zeytin ağacının nadir güzellikdeki dokularına sahip objelerin hemen sağ tarafında tadım ve satış reyonu var. Burası hobi amaçlı zeytin temalı aktivitelere evsahipliği yapacak. Toplam 3500 m2’ye yayılmış müze tarih sırasına göre konumlanmış 11 salondan oluşuyor. Tüm bölümlerde zeytinyağı üretim tarihi, gerçek ebatlarda 100 adet cansız figür kullanılarak anlatılmış. Sadece bu kadarla da kalmıyor, Ion döneminde kullanılan mekanizma ile 20. yüzyılda kullanılan işlik düzenekleri hala yağsıkımını gerçekleştirebiliyor.



Haydi şimdi zaman tüneline girelim beraberce. MÖ 6. yüzyıldan başlayan 1. Salon, Urla-Klazomenai’de sergilenen işlik modelinin bir örneği. Toplanan zeytinler insan gücü ile döndürülen taşların sayesinde hamur haline geliyor. Sıkılan yağ bir kanalla taş çukurlara aktarılıyor. Bileşik kaplar düzeniyle acı suyundan ayrıştırılan yağ kullanılır hale geliyor. Amporalara (toprak küpler) aktarılan zeytinyağı artık ticari bir meta. 2. Salon, 600 yıllık verisiz karanlık bölümü-geçiş dönemini sergiliyor. Burada taş, su ve ateşin katkısı, hala köylerde kullanılan antik bir sunum “ayak yağı” yöntemi görülebilir. 3.Salon, Aydınlanma Dönemi. Gürsel Hanim diyor ki “zeytinin eşsiz meyvesinden çıkan yağ, önce gecelerimiz aydınlattı, mabetleri kutsadı, ruhumuzu rahatlattı…”. Zeytinyağının yağ kandillerinde aydınlatma olarak kullanılmasını, objeler eşliğinde seyirleyin bu bölümde. 4.Salonda, Roma Döneminde “sonsuz vidanın” keşfi, daha az güç harcama, dik konik değirmen taşı “trapetum” düzeneğinin kolaylaştırıcılığı anlatılıyor. 5.Salon bir Roma hamamı olarak inşa edilmiş, zeytinyağının diğer önemli işlevi sabunla temizlenmeyi anlatmak için. Sabun imalatı ile ilgili araç, gereçleri izleyip, evlerdeki sabun üretimini hayal edebilirsiniz. 6.Salon, Erken Bizans Dönemi’nde insan gücünün yerini hayvan gücüne bırakması temsil ediliyor. Tek sonsuz vidalı preslere, çift sonsuz vidalar eklenince insanoğlunun da işi daha kolaylaşıyor. Şimdi 7. Salondayız. Toplu sunumun yapıldığı yaklaşık bin yıllık bir dönemi size yaşatacak bu salon. Presler, yağ filtreleri, kimi ahşap, kimi ahşap ve demir bir arada kullanılarak yapılmış toplam 25 objelik devasa bir koleksiyon içinde zamansal geçişler yaşamamak, mutlu olmamak elde değil. Güç transferinin başladığı Geç Bizans Dönemi 8.Salonda sergileniyor. Sarmal sıkma düzeni ile zeytinden daha randımanlı yağ çıkarımı sağlanmış. Erken Sanayi Dönemi 9.Salonun konusu. Artık burada buharlı ve dizel sistemler devreye giriyor. Müzedeki her bir düzenek çalışıyor, asla süs objesi konumunda düşünülmemiş, hepsi işlevini tıkır tıkır yerine getiriyor. Sadece bir sergileme bilgilendirme alanı değil, aynı zamanda mühendislik tarihine de ışık tutuyor Oleatrium bence. Günümüze dönüyoruz zaman tünelinden çıkmaya hazırlanırken 10.Salonda. Elektrik gücünün kullanıldığı dönemdesiniz artık. Basın düğmeye dönsün çarklar, düzenekler, pompalar…



11. Salonda zeytinyağı yolculuğunuz sonlandırıp, Tonbul çiftinin özel ilgi alanı olan Şaraphaneye geçiş yapıyoruz. Plinius demiş ki “insan vücuduna iyi gelen iki sıvı vardır; biri şarap içsel olarak, diğeri zeytinyağı dışsal olarak”. Ayıramamış bu sevda ikisini birbirinden şarap gücenmesin, Plinius alınmasın demiş Tonbul Ailesi, üzümün şıraya dönüşmesini de sergilemişler. Tabii şarap objelerini ihmal etmeyerek standlarda.


Bu kadar mı çabuk geçti binlerce yıl ne dersiniz? Sular aktı zeytinin üzerine, ateş sardı heryanımızı heyecanla, antik taşlar, ahşaplar, demirler arasından çıkıverdik gerçek dünyamıza. İşin en lezzetli yanı nedir bilir misiniz? Yüzyılların gelişiminden sıyrılarak bize bu kutsal sıvıyı sunanları yad edebilmek, gerçek zeytinyağını damağınızda hissedebilmektir. Boğazınızdan akan yılların emeği önünde saygı ile eğilmek, zaman tünelini yaşatanlar, geleceğe aktaranlarla gurur duymaktır.

Yazi; 2012 Mayis ayı LEZZET Dergisinde yayınlanmıştır.

3 yorum:

  1. Nefis görüntüler, gururlandırıyor insanı.
    Girit'te (Irakleio'da) benzer şekilde koskocaman bir köy var.
    Her bir evin içi ayrı bir müze.

    YanıtlaSil
  2. Bu müze mutlaka gorülmeli Özlemciğim.Gerçekten gurur verici.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil